- Bütün insanlara haccı ilan et. Gerek yaya olarak, gerek her uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler. (Hac/27)
- Katâde şöyle der: Allah Teâlâ (c.c.), kulu ve peygamberi Hz. İbrahim´e (a.s) , bütün insanlara haccı ilân etmesi emrini verdiğinde, Hz. İbrahim (a.s) şöyle bir çağrıya başladı:
- Ey İnsanlar! Allah Teâlâ (c.c.) bir beyt binâ ettirdi. Onu ziyaret edin!
- Allah Teâlâ (c.c.) hacca gelmenin hikmetini ise şöyle beyan etmektedir:
- (Gelsinler) ki kendileri için birtakım faydaları görsünler…(Hac/28)
- Bazı âlimler bu ibareden hac mevsimindeki faydalar ile âhiretteki ecrin kastedildiğini söylemişlerdir.
- Seleften bir âlim, bu yorumu işittiğinde, şöyle demiştir:
- Kâbe´nin Rabbine (c.c.) yemin ederim ki haccedenler affolunmuşlardır.
- İblis şöyle dedi: O halde beni azdırmana karşılık yemin ederim ki, insanoğullarını saptırmak için muhakkak senin doğru yoluna oturacağım, vesvese verip pusu kuracağım´ (Âraf/16)
- Bazı alimler, bu ayetin tefsirinde bu yolun Mekke-i Mükerreme yolu olduğunu, şeytanın bu yolun üzerine oturup, insanları bu yoldan menetmeye çalıştığını söylemişlerdir.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
- Kim fahiş konuşmaksızın, fısk-u fücurda bulunmaksızın Beyt-i ziyaret ederse, annesinin kendisini doğurduğu gün gibi günahlardan sıyrılmış olur.
- Şeytan, Arefe gününde olduğu gibi, hiçbir günde küçülmüş, zelil olmuş, hakir olmuş ve kızmış görünmez.
- Şeytanın bu şekilde görünmesinin hikmeti muhakkak Allah´ın (c.c.) hacılar için, indirdiği rahmeti görmesinden ve Allah´ın (c.c.) büyük günahları affetmesinden dolayıdır.
- Bazı günahlara, sadece Arafat dağında vakfeye durmak keffaret olur.
Hz. Peygamber ( s.a.v.) haccın fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:
- Mebrur (kabul edilmiş) bir hac, dünya ve dünyadaki şeylerin hepsinden daha hayırlıdır. Mebrur (kabul edilen) haccın karşılığı cennettir.
- Hac ve umre niyetiyle (Mekke´ye) gidenler, Allah´ın (c.c.) halkı ve ziyaretçileridir. Eğer onlar, Allah´tan (c.c.) isterlerse, Allah (c.c.) kendilerine isteklerini verir. Eğer dua ederlerse, dualarını kabul eder. Eğer şefaatta bulunurlarsa, şefaatları kabul olunur.
Ehl-i Beyt yoluyla gelen bir müsned hadîste şöyle buyurulur:
- Günahça insanların en büyüğü, Arafat dağında vakfeye durduğu halde Allah Teâlâ´nın (c.c.) kendisini affetmediği zannına kapılan kimsedir,
İbn-i Abbas (r.a) Hz. Peygamber´den ( s.a.v.) şöyle rivayet eder:
- Bu Beyt´in üzerine Allah´ın (c.c.) her gününde yüzyirmi rahmet inmektedir. Bunların altmışı ziyaretçilere, kırkı namaz kılanlara ve yirmisi de bakanlara taksim olunur.
- Beyti çokça tavâf (ziyaret) ediniz. Çünkü kıyâmet gününde hasenât sahifelerinizde göreceğiniz en büyük hasene tavâf´dır.
- Kıyâmet gününde göreceğiniz en kârlı amel de budur.
- Âdem (a.s) hac yapıp bitirdikten sonra, melekler kendisiyle karşılaştı ve melekler kendisine şöyle dediler: ‘Ey Âdem! Haccın kabul edildi (kabul olsun). Biz senden iki bin sene önceden beri bu beyti ziyaret etmekteyiz’.
- Allahu Teâlâ (c.c) her gece yeryüzündeki insanlara bakar. İlk baktığı kimseler Harem-i Şerif’in halkıdır. Harem-i Şerif halkı arasında da ilk önce Mescid-i Haram ehline bakar. Kimi Kâbe’yi ziyaret ederken görürse, onu affeder. Kimi namaz kılarken görürse, onu da affeder. Kimi Kâbe ‘ye doğru ayakta durup bakarken görürse, onu da affeder.
Kabe’nin Fazileti
- Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Allah Teâlâ (c.c.) bu Beyt’ e öyle bir vaad’de bulunmuştur ki, her sene bu Beyt’i altıyüzbin kişi ziyaret eder. Eğer altıyüzbin kişiden az gelirse meleklerle tamamlar.
- Kâbe, mahşer gününde telli duvaklı gelin gibi haşr olunur. Kendisini dünyada ziyaret edenlerin hepsi perdelerine yapışmış bir halde beraberinde yürürler. Kâbe kendisi cennete girip onları da beraber cennete sokuncaya kadar yürür.